11 Ekim 2010 Pazartesi

MUTSUZ DEĞİLSEN MUTLUSUN

"Garip bir boşluk var içimde. Hiç mutlu değilim ama işin komiği mutsuz da değilim, uyuşmuş gibi...Delirdim mi acaba?" diye yazmış mesajında. Yıllarca, birlikte, hayata dair herşeyi sorguladığım, merakla kurcalayıp didik didik ettiğim arkadaşım bir düşünce balonu açtı zihnimde birdenbire bu gece. Durdum ve düşündüm. Yanımda o olmadan bir kez daha daldırdım ellerimi hayatın ceplerine, belki derdine derman kelimeler parmaklarıma takılır diye...Bulduklarımı düşünürken düşüncelerimi buldum. Ona cevap ararken en çok kendimi yanıtladım.

Düşündüm.
Mutluluk...Boşluk...Mutsuzluk...

Mutluluk tescil edilip onaylanmalı. Elinde belgesi olmalı. Fotoğraflanmalı, damgalanmalı.
Sürekli başarı kazanıyor takdir ediliyorsan, o anda duygu durumunu yüksekte tutan tutkulu bir aşk yaşıyorsan ya da tam da o zaman diliminde yeni bir şeye sahip olduysan (ev, araba, iş, eş, bebek...), o sahip olduğun şey uzun zamandır uğruna çaba sarfettiğin birşeyse üstelik, o zaman mutluluk diyorsun bu tatmin kaynaklı büyük sevinç haline. Giriveriyorsun çatısının altına, çeviriyorsun kontağını, imzalıyorsun kontratı, sarılıyorsun boynuna, tutuyorsun elinden ve mutlusun. Sahip oldukça...Ait oldukça...Mutlusun.

Hiçbiri o an için yoksa hayatında versin elini boşluk...Ne birine, bir yere aitsin ne de sahipsin birşeylere...Basitçe, bal gibi, buz gibi boşluktasın. Süzül dur, bir yandan süzülürken bir yandan acı kendine...

Gönülden dilediğin, kendince uğraşıp didindiğin, uzun zaman beklediğin halde gelmiyorsa hiçbiri hayatına hah işte o zaman mutsuzsun. Ya da beklemediğin bir anda yokolduysa elindekiler bayağı bir mutsuzsun. Etrafındaki herkes senin istediklerine sahipse bir de aman aman, mutsuzun katmerlisisin. Gıcık ol hepsine, ben haketmiştim de, çok beklemiştim diye ağla, olmadı diye at kendini yerlere, isyan et, kulağında bozuk plak misali durmadan çalan şarkıdaki gibi, "bin yanlızlar vapuruna, git ve bir daha dönme..."

O vapurda bunları düşün. Düşündüklerine inan. İnandıklarına bağlan. Fikirlerini iyice sabitle...

Ya da gel başka birşey yap, plağı kır, şarkıyı sustur, fikirlerini sök yerinden, başka şeylere inan.
Düşün ki mutlu olmak anlık. Mutsuz değilsen mutlusun belki de...

Ait olduğun yerden kaçmak isterken binlerce iple bağlı değilsen, sahip oldukların esaretin değilse aslında, kelimelerini susmak zorunda değilsen özgürsün.
Doğruyu yaptığına önce kendin inanıyorsan, haksızlığını kabul edebiliyor, yanlışlarından öğreniyor, insanları kullanmıyor, sadece kendi tabağından yiyorsan huzurlusun.
Kırdıklarından bağışlanana kadar özür dileyebiliyor, yenildiğinde umutlanıp, üzüldüğünde ağlayabiliyorsan, ilişki meydanında duygusuzluk zırhını giymeden, egodan kalkanlar kuşanmadan savaşabiliyorsan, seninle çarpan bir kalp bulduğunda kendininkini korkmadan o kalbe ekleyebiliyorsan cesursun.
Adınla anılacak dostların varsa zenginsin.
Hissediyorsan yaşıyorsun.

Özgürsen, huzurluysan, cesursan, zenginsen, yaşıyorsan; mutlusun işte...

Bir düşün...

Düşün, sonra da seni mutlu edecek en basit şeyi hayal et bu gece. Dün gece benim yaptığım gibi, bir bisiklet düşle mesela...
Sabah kalktığında o bisikleti kapıda bul, atla üzerine, mutlu olduğunu düşünerek çevir pedallarını.
Bu sefer kulağında yeni bir ezgiyle...


10 Ekim 2010, İtalya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder