18 Ekim 2010 Pazartesi

KAYIP EŞYA BÜROSU

Erkek kısmısı. Aldığını asla yerine koymaz. Sürahi buzdolabına dönmez, tezgahta öyle bekler kadın elini. Ortalık, halı saha maçı sonrası bileğe sürülmek üzere ecza dolabından ayrılan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Voltaren tüpü, alet kutusunun yolunu unutan ingiliz anahtarı, düşen kornişi yerine takmak için küçük balkondan acilen eve çağrılan koca merdiven gibi gereksiz misafirlerce işgal edilmiştir. Derken kadın yetişir. Yerleştirir. Kadın kısmısı toplar. Erkek kısmısı aldığını yerine koymaz. Ama koyduğunu koyduğu yerde bulmayı bekler. Kadına seslenir. Gözlüğü nerededir, mavi gömleği yerinde değildir, anahtarını daha az önce konsola koymuştur şimdi yoktur. Kadın bulur. Gözlük gözünde, gömleği dün giydi ya kirlide, anahtar da e işte cebindedir.
Erkek kısmısı akıllıdır, zekidir, mantıklıdır, "en"dir, "daha"dır. Kendine güveni tamdır. Bıraktığı herşeyi yerinde bulacak sanır. Koyduğu yerde, koyduğu şekilde, aynen öyle...
O anda kullanmayacaksa da yoklamayı sever. Yerin yedi kat dibine soktuysa, bakar şöyle bir, hala dipte sürünüyor mu diye... Öyleyse içi rahat eder. Yok bulamazsa kadına seslenir; sürekli ilgisi nerededir, kadın üzerindeki etkisi yerinde değildir, sevgisini daha az önce iteklemiştir, fazla uzaklaşmış olamazken şimdi yoktur. Kadın arar. Kadın da bulamaz. Ortalık, bir daha kendisinden haber alınamayacak güven, kalbin yolunu unutan aşk, gözden düşen duygularla fazlaca karışıktır. Kadın kırık hayaller dergahında yetişir. Erkeği olması gerektiği yere yerleştirir. Kadın kendini toplar.
Erkek kısmısı değil mi? Aldığını asla yerine koymaz. Sonra arar da bulamaz.
Kadın kısmısı akıllanmaz. Görev onu çağırır. Başka dağınıklıklara koşar. Bu kez kaybolan kalemdir, gömlek kırmızıdır, arar durur, uslanmaz.


19 Ekim 2010, İtalya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder